Birinci Dünya Savaşı Sonrası
1915'ten 1920'lerin başına kadar sürdürülen bir takım katliam ve
"tehcir", Türk himayesi altında bölgelerdeki Ermeni nüfusunun
hemen hemen tamamen yok olmasına neden olmuştur. Bu soykırım sonucu, Türk
ve Kürtlerin elinde yaklaşık 1½ milyon Ermeni can vermiştir. Türk devleti bugün dahi, soykırım niteliğinde herhangi bir şeyin olmadığını iddia eder. Bu inkar teşebbüslerinin bir boyutu da, Doğu Anadolu'daki binlerce yıllık Ermeni tarihini önemsememek veyahut bu tarihin kanıtlarını ortadan kaldırmaktır; eğer mağdurlar orada değillerdiyse, nasıl öldürülmüş olabilirlerdi ve eğer birkaçı öldürülmüşse, kültürel bakımdan önemli olmadıklarına göre bunun nasıl bir önemi olabilirdi ki? gibisinden. Resmi tarih, Ermenilerin önemini küçümsemek ve Türk etkisini abartmak veyahut olmayanını uydurmak üzere yeniden yazılmıştır, nüfus istatistiklerinde sahtekarlık yapılmıştır, ve çoğu yerin Ermenice ismi Türkçe isimlerle değiştirilmiştir. Bunların hiçbiri, Türkiye'nin tamamen silmek istediği geçmişin hatırlatıcısı Ermeni yapılarının korunmasını teşvik etmez.
Kültürel Jenosid"Geçmişinden kopmuş bir millet, tarihte yerini edinebilmiş bir millet kadar seçim özgürlüğüne ve bir millet gibi davranma şansına sahip değildir. Geçmişin sanatının bugün bir siyasi sorun haline gelmiş olmasının yegane nedeni de budur."- John Berger, "Ways of
Seeing"
Bir bölgenin asıl nüfusunun öldürülmesi veyahut yerinden edilmesinin ardından, çoğu zaman o nüfusun kültürel mirasına tecavüz edildiği de görülür. Bunun en yakın örneği, Kosova'da görülmüştür. Ermeni Soykırımı'nı takip eden yıllarda, 70'li yıllara kadar devam eden bir politika gereği, Türkiye'de yüzlerce Ermeni kilisesi, Ermeni olmalarından dolayı yıktırılmıştır. Daha yüzlercesi, belki binlercesinin harabeye dönüşmesine veyahut inşaat malzemesi olarak kullanılması için taşlarının yağmalanmasına ya da imar sırasında yıktırılmalarına izin verilmiştir. Bu yapıların çoğunun hiçbir zaman doğru dürüst incelemesi yapılmamıştır, hatta ve hatta fotoğrafları bile çekilmemiştir. Geriye kalan Ermeni yapıları (özellikle turizm için önemli olanlar), bugün çoğu zaman Türk veya Bizans kökenli olarak veyahut geniş bir kültürle bağdaştırılmaksızın, Ermeni kimlikleri, Bagratlı veyahut Artzrouni gibi Ortaçağ kraliyet ailelerinin isimleri anılarak örtülme yoluna gidilerek, tek başına, yerel yapılar olarak gösterilir.
Ani'de OlanlarAni, (belki de büyüklüğü, ıssızlığı, iyi tanınması ve Ermeni sınırına yakınlığı ile) ciddi kasti hasara uğramamıştır ama yakınındaki Khtzkonk, Bagnayr, Tekor, ve Magazberd gibi birçok ören yeri için aynısı söylenemez.Ancak, Ani'nin 1920 sonrası tarihçesi, mütemadi ve gittikçe artan tahribata maruz kalmasından ibarettir. Bunun nedenleri, birkaç kategoriye ayrılabilir:
Doğal Olaylar Sonucu Meydana Gelen TahribatHalaskar Kilisesi'nin yarısı, 1957'de bir fırtınada çökmüştür. Bu bina, Rus kazıcılar tarafından onarılmış idi. Muhtemelen, Oğuzlu Kilisesi'nin yıkımına neden olan 1937 depreminde de hasar görmüştür. İç kalenin "Mausoleum of the Child Princes" kilisesi ile şehir surlarının hemen dışında duran Çoban Kilisesi, 1966 depreminde yıkılmıştır. Bu yapılardan hiçbiri yıkımlarından önce incelenmemiştir, hatta düzgün fotoğrafları bile yoktur. 1988'in Aralık ayında kuzey Ermenistan'ı vuran deprem, Ani'de de önemli hasara yol açmıştır. Özellikle Katedral'in kuzeybatı köşesi, "Sarayın Kilisesi"nin güney yarısı gibi yıkılmıştır.Halaskar Kilisesi'nin geriye kalan yarısı, artık yıkılmak üzeredir; aynısı Katedral'in güneybatı köşesi, Tigran Honents Kilisesi'nin narteksinin ayakta kalan kısımları, ve Havariler Kilisesi'nin holü için de geçerlidir.
|
|
Halaskar Kilisesi |
Kilisesi |
kilisesi |
Vandalizm Sonucu Meydana Gelen Tahribat
Civarın köylüleri arasında, harabelerin hazine için kazılması yaygındır. Şükür ki,
bundan dolayı meydana gelen hasar genelde küçük ölçeklidir. Buna müstesna
olay, 1998'de Abuğamir Aziz Krikor
Kilisesi'nin yanındaki şapellerin mezarlarının açılmasıdır. Ani'nin
yerli ve yabancı ziyaretçileri, kilise duvarlarına isimlerini yazmakta bir
kabahat görmemektedir. Tigran Honents Kilisesi, fresklerinden dolayı, bu tür
tahribata maruz kalmaya özellikle açıktır.
Tigran Honents Kilisesi'nin fresklerinin üstündeki turist grafitisi miktarı tahammül edilemez hale gelince, Ani'nin sözde koruyucuları, tahrip olmuş kısımları beyaz boya ile kaplamıştır!! Özellikle bu kilisenin kuzey duvarı, grafiti ile fena tahrip edilmiştir (buna örnek, alçıya kazılmış bir büyük CND sembolüdür). Bu durumu "düzeltmek" için, resimlerin alt sırasının tamamı çentilmiştir. Bu mahvediliş, 1990'ların başlarında gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilmesi de kayda değer zaman ve gayret almış olmalı ve merdiven veyahut iskele olmadan bunun gerçekleştirilmesi söz konusu olamaz.
Arazinin görünümüne verilen hasar ve ağır makinaların sürekli gürültüsüne ek olarak bu ocaktaki her patlatma ile, Ani'nin hassas binaları resmen titrer. Ocak ve bağlantılı sorunlar hakkında bir sayfa için buraya tıklayınız. |
|
Eleştiri yapanlar,
Karamağaralı'nın Ermeni sanatı hakkında bilgisi olmadığını, Ani'deki
çalışmalarının adamakıllı arkeolojiyle alakası olmadığını ve bu çalışmalarının
genelde
bir yapının kalan temellerini ortaya çıkarabilmek için toprak yığınını
ve düşen taşları temizlemekten ibaret olduğunu söyler. Modern arkeologların
dikkatlice kaydını alıp inceleyeceği malzeme, sadece atılır. Kesin olan
bir şey varsa, bu da Karamağarlı'nın Ani'de nadiren bulunduğudur -
belli ki, kazıları, kimsenin başında durmadığı amelelerin kürek ve
kazmalarının merhametine bırakmaktan mutludur.
|
|
...önceki sayfaya, "Ani: Harabelerin Yeniden Keşfi"ne dönüş. |
BÖLÜM ENDEKSİ | ANASAYFA | MESAJ PANOSU | EMAIL | ENGLISH | |
Metin ve fotoğraflar ©1999/2000 VirtualANI. Son güncelleme: 14 Ağustos 2001. |