Mucizeler Manastırı (Sk'ants'elagorgivank)
ya da Ardzgue (Adilcevaz) Manastırı

Konum

Eski Ermeni adı Ardzgue olan Adilcevaz kasabası, Van Gölü kıyılarına yakındır ve iyi su alan bir vadinin dibindedir. Dere boyunca ilerledikten yaklaşık altı kilometre sonra vadi, sarp uçurumlu bir dağın dibinden itibaren ikiye ayrılır. Dağın tepesinde, Kef Kalesi olarak bininen eski Urartu şehri ve tapınağı vardır. Mucizeler Manastırı'na, sol kolun sol yamacından geçen bir yol ile ulaşılır. Bu yol, manastırın ötesine devam eder ve sonunda Kef Kalesi'nin kuzey ucuna varır. Kef Kalesi'ne giden ilk yol muhtemelen budur (bugün oraya vadinin sağ kolundan ulaşılmaktadır).

Manastırın Tarihçesi

Manastırın Kef Kalesi'ne yakın konumu, eski bir Urartu mabedinden süregelmeden kaynaklababilir. Urartu kökenli oldukları kesin olan iri bazalt bloklara kilisenin temellerinde rastlanmaktadır, ancak bunların Kef Kalesi'nden getirtme mi yoksa manastırın bulunduğu yere ait mi olduğunu saptamak güçtür.

Goğthenli Vahan'ın orada kaldığı rivayet edilen "Act of the Martyrs"da kaydedildiği gibi manastır hakkındaki ilk kayıt 8inci yüzyılın ikinci çeyreğine dayanır. Vahan, yerel bir Ermeni hükümdarının oğluymuş. Suriye'ye götürülür ve bir Müslüman olarak yetiştirilir. Daha sonra Ermenistan'a, bölgeyi Arap himayesi altında yönetmek için geri gönderilir. Ne var ki, vatanına dönüşte İslamı reddedip Hıristiyanlığa geri döner, Adilcevaz'a gelir ve yakınlarda Eraşhavor olarak bilinen bir zaviyeye çekilir. İslamı reddetmesi 737 yılı civarında şehit edilmesiyle sonuçlanacaktır. "Kurtarıcı'nın Manastırı" anlamına gelen Eraşhavor, Sk'ants'elagorgivank'ın daha da eski ismi olabilir. Öte yandan Eraşhavor, Adilcevaz'a yakın olup günümüze ulaşmamış başka bir manastır olması da mümkündür.

Manastırın önemi, şifa verdiğine inanılan kimi kutsal emanetlerden kaynaklanmıştır. Bu, sonraki adının Sk'ants'elagorgivank, yani Mucizeler Manastırı olmasının nedenidir. Yaklaşık olarak 14üncü yüzyıla kadar "Kutsal Savaş Arması" adlı bir parça dertlere deva kabul edilirmiş. Bundan sonra ikinci bir nesne onun yerini almıştır. Bu nesne, bir veba sıraında keşişler tarafından yerde gömülü bulunan bir büyük tunç kazanın parçasıdır. İsa'nın doğumundan hemen sonra yıkandığı leğenin ta kendisi olduğuna inanılmıştır. Gerçekteyse rahiplerin bulduğu aslında bir Urartu kazanının parçası olabilir.

14üncü, 15inci ve 16ncı yüzyıllarda manastırın bir yazıhanesi vardır. Yaklaşık olarak 20 adet el yazması kitabın burada hazırlandığı belirlenmiştir.

19uncu yüzyılın sonunda manastır halen varlıklıdır ve geniş toprak sahibidir. 1895'te manastır, ikincil binaları kül eden Kürtler tarafından saldırıya uğrar ve yağmalanır. Bunlar 20nci yüzyılın başında onarılır ve manastır 1915'e kadar faaliyete devam eder.

Tarif

Manastırı bir duvar çevrelermiş. Bugünse bu duvarın sadece temelleri görülmektedir ve manastırın onca yapılarının arasında bir tek kilise ayaktadır.

Manastırın güneyinde bir mezarlık varmış. Manastırın güneybatı köşesine yakın bir noktada su kaynağı vardır ve manastırın kuzeybatısından bir küçük dere akar.

Kilise dıştan homojen görünse de içi, birbirinden ayırt edilebilen iki bölümden oluşur. Doğu ucunda kilisenin kendisi vardır; batı ucundaysa Thierry'nin bir çeşit jamatun kabul ettiği bir dikdörtgen bölme şeklinde ekleme vardır. Thierry tarafından fark edilmeyen önemli bir nokta, batı bölmesinin kiliseden sonra inşa edildiğidir, çünkü kilisenin orijinal batı cephesinin dış yüzeyi, eklemenin kuzey duvarının doğu ucuna dayalı olarak görülmektedir. Bu, batı bölmenin sonradan eklendiğine işarettir. Dolayısıyla, kilise ve batı eklemesi farklı yapılar olarak ele alınmalıdır.

Bu kilisenin planı tarihi Ermenistan'da tek örnektir. Kare içinde haç planının bir türevidir. Ancak batı destekleri her zamanki duvar veya kalın sütunlar değil, bağımsız duran kolonlardır.

En yakın benzer örneklere, orta Bizans dönemi (M.S. 12nci-14üncü yüzyıllar) Yunanistan ve batı Anadolu kiliselerinde rastlanılır. Bu planın 300 yıl sonra Adilcevaz'da nasıl yeniden belirdiği açıklanamamıştır. Bunun yanıtı muhtemelen bağlantı olmadığıdır ve bu kilisenin tasarımı kısmen yenilikçilik, kısmen daha geleneksel planlardan türetme ve de kısmen yakındaki İslami yapılardan etkilenme ile şekil almıştır. Örneğin, sütun şeklinde bağımsız duran batı destekleri olan Ermeni kiliseleri yaygın olmasa da örnekleri yok değildir, ve bu kilisedeki gibi kısa kolonlar yakındaki Ahlat'ta, Emir Bayındır Kümbeti'nde görülmektedir.

Tasarımın diğer ayrıntıları şöyledir: apsis, neften biraz yüksektir ve tek bir pencereyle aydınlatılır. Kilisenin kollarının hafif sivri kemerleri vardır. Kubbenin alnı, içten çember, dıştan sekizgen olup dört küçük pencereye sahipmiş. Kubbe yarım küreymiş ve tepesi piramitmiş. Kubbeyle alnı, Thierry kiliseyi 1960'larda incelediğinde sağlammış. Bugünse yarısı çökmüştür. Bu muhtemelen 1980'lerde gerçekleşmiştir. Dışta, alnın dibinden nefin çatısına geçiş, İslami kümbetlerde olduğu gibi üçgenlerle yapılmıştır. Kilise iyi ışık alırmış. Alın ve apsisteki pencerelerin yanı sıra kilisenin kuzey ve güney kollarında geniş pencereler varmış. Kilisenin girişi üzerinde de üst üste iki pencere varmış. Kilisede fresk yokmuş. Süs unsuru olarak sadece oyma varmış.

Normal bir jamatun ve ana bölüm ile batı kısmının arasında herhangi bir kapının olmayışı, bu kilisede diğer manastırlara kıyasla farklı merasimlerin yer aldığına işarettir. Bunun nedeni belki de şifai eşyalara dayandırılabilir. Çok sayıda ziyaretçinin akını, belki de tipik bir jamatunu gereksiz kılmıştır.

Yapım Tarihi

Kilisenin günümüze ulaşan ithafi yazıtı yoktur, ancak 1720 tarihli bir grafiti vardır. Tasarım unsurları, yaklaşık bir yapım tarihi tahmin etmede faydalı olur.

Alın ile çatıya geçişlerin üçgen kullanımıyla gerçekleştirilmesinden daha önce söz edilmişti. Bu unsur, Van Gölü bölgesindeki diğer geç ortaçağ dönemi kiliselerinde de bulunur. Bunlara örnek, Deveboynu yarımadasındaki 1671 tarihli Aziz Tomas Manastırı ve Muradiye (eski adıyla Berkri) yakınlarındaki 17nci yüzyılın sonlarından kalma Aziz Argelan Manastırı'dır.

Kilisenin girişinden geriye bir şey kalmamıştır, ama bir kısmı 1970'lerde yerindeymiş. Kapı çerçevesinin üç süs öğesi varmış. Stilize palmetlerden oluşan bir ağ şeklinde oyulmuş dış hattı, sonra sarmal boncuk silmeli gömme kolon, son olarak da yarım dairelerle süslü, daha küçük iç hattı varmış. Palmetlerin neredeyse tıpkısı 1648 yapımı Varagavank'ın jamatununun kapı çerçevesinde bulunabilir. Bu kapı çerçevelerinin bu kilisede başlık olarak aynı stalaktit silmesi vardır. Dolayısıyla, Mucizeler Manastırı kilisesinin, 17nci yüzyılın ortası ile sonu arasında bir tarihte inşa edildiği muhtemeldir. 1648'de Van Gölü havzasında birçok kiliseye zarar veren bir depremin meydana geldiği bilinmektedir. Bu olay Mucizeler Manastırı'nda yepyeni bir kiliseye ihtiyaç duyulmasına sebep olmuş olabilir.

KAYNAKÇA:
Thierry, Jean-Michel; Monastères Arméniens du Vaspurakan, Revue des Études Arméniennes, cilt IX, 1972, s. 138-146.


  • Manastırın Kef Kalesi'nden görünümü


  • Kefkalesi - part of the temple within the fortress.


  • Manastır, Adilcevaz'a nazırdır


  • Kilise ve arka planda Kef Kalesi


  • Kilisenin kuzey cephesi
    - büyüğü için tıklayınız


  • Kilisenin batı cephesi


  • Kubbenin sekizgen alnı


  • Güney cephesi artık tamamen yıkılmıştır.
    - büyüğü için tıklayınız


  • Kubbenin sadece yarısı
    mevcuttur - büyüğü için tıklayınız


  • Apsis ve geriye kalan bağımsız kolon
    - büyüğü için tıklayınız


  • Bağımsız kolona yakından bakış


  • Apsisten kuzeybatıya bakış
    - büyüğü için tıklayınız


  • Batı eklemenin içinden kuzeydoğuya bakış

  • BÖLÜM ENDEKSİ  |  ANASAYFA  |  MESAJ PANOSU  |  EMAIL  |  ENGLISH
    Metin ve fotoğraflar ©2003 VirtualANI.     Son güncelleme: 09 Kasım 2003.