ATEŞGEDE

Tarihçe

Bu olağandışı yapının temelleri Birinci Dünya Savaşı'ndan kısa bir süre önce Nikoli Marr'ın 1909 yılı kazısı sırasında gün ışığına çıkartılmıştır. Bu kazılardan sonra, ateşgede ihmal edilmiştir ve ona, Ani harita ve tariflerinde yer verilmemiştir.

Kalıntıların, M.S. birinci yüzyılın başı ile dördüncü yüzyılın ortalarına ait Zerdüşt "ateşgedesi" olduğu düşünülmektedir.

Öte yandan, Hristiyanlığın ilk dönemine ait bir eser, yani dördüncü veyahut beşinci yüzyıla ait bir açık-hava şehitliği (İng. "martyrion") olması da olasıdır. Ermenistan’da pek çok yeraltı şehitliği vardır, ancak açık-hava şehitliğinin başka bilinen örneği yoktur.

Amacı her ne olursa olsun, büyük olasılıkla Ani'de süregelen en eski yapıdır ve, eğer bir ateşgede ise, Ani'de Hristiyanlık öncesine ait en az bir önemli yapının var olduğunu kanıtlar. Yapı, daha sonraki bir dönemde, sütunların arasına kavisli duvarların örülmesiyle, bir şapel işlevini görmüştür.

1998 ve 1999 yıllarında, ateşgede, Ani kazıları şefi Prof. Beyhan Karamağaralı tarafından yeniden kazılır. Ne yazık ki, "arkeolojik çalışma" lafı çok gevşekçe kullanılır. Çoğu zaman, etrafta arkeolog yoktur - sadece işçiler ve de başlarında bir çavuş (böylece gerçek modern arkeolojinin koruyup incelemeyi gaye edineceği veriler mahvedilmektedir), ki bu da Karamağaralı’nın raporundaki belirsizlikleri açıklamaktadır ¹. İşin çoğu, Marr'ın kazılarından sonra biriken döküntüyü temizlemekten ve dağılmış sütunları yerleştirmekten ibaretti.

I. Justin'in hükümdarlığı döneminden (M.S. 518-527) kalma bir Bizans sikkesi işçiler tarafından bulunmuştur. Bu, Ani'de bu imparatorun dönemine ait bilinen tek örnek olabilir ².


  • Türk ekibince yürütülen kazı çalışmaları sırasında çekilmiş fotoğraf - büyüğünü görmek için tıklayınız


  • Yukarıdakinin başka bir görünümü


  • Ateşgedenin 1990'ların başındaki durumu


  • Ateşgedenin Rus kazıları sırasındaki durumu

  • Ruslar’ın çalışmaları sonrası, apsise doğru, doğuya bakarken

  • Yapının İncelemesi

    Ateşgedenin kalıntıları, yaklaşık 1.30 m çapında, silindirik kaidelere oturan dört adet kalınca yuvarlak sütundan ibarettir. Sütunlar, 1.80 m aralıkla ve bir kare plan oluşturacak şekilde yerleştirilmiştir. Kolonlar yekpare taştan değil, küçük bloklardan oluşmuştur. Kendileri de üç veyahut dört küçük bloktan oluşan sade sütun başlıkları taşırlar. Rus veyahut Türk kazıcılar tarafından yapının çatısına ait delil bulunamamıştır, ancak sütunların iriliği taştan yapma dam olduğunu ima etmektedir. Bir altar (bu sayfanın sonundaki sikkeye bakınız), muhtemelen bu çatının altında, karenin merkezinde yer alıyordu. Rus kazıcılar, ateşgedeın neye benzeyebilir olduğunu göstermek için varsayıma dayalı bir model çizmişlerdir. Düz bir çatı da aynı derecede mümkündür.

    Bilinmeyen bir tarihte, yapı, sütunların arasına dört eksedra eklenerek bir şapele dönüştürülmüştür. Bu duvarlar nispeten kabaydı ve Rus kazıcıların zamanında sütun başlıklarına kadar uzanıyor olmalarına karşın, bugün bunlardan geriye pek birşey kalmamıştır. Güney duvarında bir kapı vardır ve doğu apsiste yerden yüksek bir "chancel" (kilisede mihrabın yanında din adamlarına ayrılmış bölge) görülmektedir. Bu yükseltilmiş kısmın yüzü dört kemerlik sıra ile süslenmiştir.

    Türk ekibinin yürüttüğü kazı sonucunda yakınlardaki bazı yapılar ortaya çıkarılmıştır (bkz. altta Prof. Karamağaralı'nın yayınladığı raporunda sunduğu plandan uyarlamaya). Bunlar şu an sütunların boylarının yarısında bile ulaşmayan (ancak Ruslar zamanında sütun başlıklarına kadar uzanan) vasatça inşa edilmiş duvarların kalıntılarından ibarettir. İşçilik kalitesi bunların daha sonraki bir döneme, yani yapının bir şapele dönüştürülmesinden sonraki döneme ait olduğunu belirtmektedir.

    Şapelin önündeki duvarlar bir küçük avlu oluşturuyormuşa benzemektedir. Bir yoldan daha ziyade başka bir odacık bu avludan önce yapılagelmişe benzemektedir. Bu, yapının bir haneye bitişik özel bir şapel olduğunu önerir. Belki de cenazeye bağlı işlevi vardı - mihrab apsisinden güneye devam eden duvarın altından çıkan kemik parçalarının düzensiz ve birkaç insana ait olduğu saptanmıştır.

    Sütunlar, epey pütürlü siyah bazalttan yapılmıştır. Bu, bir istisna dışında, Ani'de bu çeşit taşın kullanılışının tek gözle görülür örneğidir. Kalenin surunda, tamamen aynı cins taştan blokların yeniden kullanılmasıyla inşa edilmiş bir kule vardır. Bunlar, ateşgede kompleksinin başka bölmelerinden (belki de avlu duvarından) veyahut aynı döneme ait başka bir yapıdan alınmış olabilir. Blokların uçlarına işlenmiş oyuklar, büyük blokların kurşun içine yerleştirilmiş demir kırlangıç-kuyruğu mengenelerle birbirine tutturulmasından yararlanan eski taşçılık tekniğiyle inşa edilen bir yapıdan geldiğini göstermektedir.

    Dört sütun üzerine oturtulmuş kare şeklinde kubbeli Zerdüşt tapınaklarının Ermenistan’da varlığının, Hristiyanlık dönemi Ermeni mimarisinin alameti olan kubbeli ve merkez planlı kiliselerin evrimine katkısı olmuş olabilir.

    NOTLAR:
    1.   B. Karamağaralı, 1998 Ani Kazısı, KST, cilt 21, 1999, s. 431.
    2.   Rus kazıları sırasında bulunan sikkelerin listesi için bkz. Bilan Comparé des Découvert Numismatiques à Ani et à Dvin, REA, cilt XVIII, 1984, s. 461-469.



    Apsise, doğuya bakarken ateşgede


  • Ateşgedenin içi, iki batı sütun


  • 1999 kazısında bulunmuş I. Justin'in (M.S. 518 - 527) hükümdarlığından kalma Bizans sikkesi


  • 19üncü yy. başlarından Bakü yakınlarındaki bir ateşgedeyi tasvir eden oyma klişe resmi


  • M.S. 4üncü yy. Zerdüşt ateş sunağını
    göstereren Pers sikkesi